Ana içeriğe atla

Evli Erkek-Kadın İle İlişki Yaşamak!



EVLİ ERKEK-KADIN İLE İLİŞKİ YAŞAMAK!

Günlerdir konuşulan Gülben Ergen mevzusunda yorum yapmak için elim klavyeye  gidip gidip geldi. İlk etapta bir yanım; Can sanane seni hiç ilgilendirmez derken diğer yanım ise bir şeyler yazmam gerektiğine dair baskı uyguladı.

Gündem olayını iki kısımda yorumlamak istiyorum fakat öncesinde neden yazma isteğimin ağır bastığını açıklayayım;

Birincisi; çok yakın bir arkadaşım yıllardır Gülben Ergen'in hayranı hatta kardeşi gibi diyebilirim. Ve son birkaç yıldır da Gülben hanımın sağ kolu oldu kendisi, birlikte çalışıyorlar. Ve benimde Gülben Ergen’e olan sevgim, yıllardır yakın arkadaşımdan yani birinci ağızdan Gülben Ergen ile ilgili anlattıkları doğrultusunda kat be kat arttı. Çevresindeki insanlara davranış biçimi, sıcaklığı, iyi niyeti vs.  Bende duyduklarımı zaman zaman konusu açıldığında kendi çevreme aktarıyordum ve çevremden Gülben Ergen’in samimiyetsizliği ile ilgili bir çok olumsuz eleştiri alıyordum. Bunlara rağmen kendisine olan saygım hiç eksilmedi çünkü özel hayatı beni alakadar etmez. Hatta bir keresinde onun sayesinde ‘İçindeki Devi Uyandır’ kitabı ile tanıştım ve hayatıma farklı bir yön çizmeye başladım.

İkincisi; Haber kaynağının Uçankuş Tv olması. Yani yakın geçmişte birlikte çalıştığım ve çok sevdiğim insanlar.

Haberin İlk kısmına baktığımda;

 Gülben Ergen ve yaşadığı –yasak- ilişki.

Bu kısıma işim ve inancım doğrultusunda yorum yapıyorum;

Haber doğru olsun ya da olmasın, hiçkimsenin özel hayatı bir başkasını ilgilendirmez arkadaşım. Mevzu kalp, mevzu yürek, mevzu aşk ise hiçbir sınır kalmaz ortada,kalamaz. Sözde dindarlarımız ya da sözde ahlak bekçilerimiz bunu ‘ahlaksızlık’ olarak tanımlayabilir ama ben katılmıyorum.  Durum ve şartlar ne olursa olsun iki kalp birbirini hissediyorsa geçmişler olsun. Ortaya yüce bir saf sevgi çıkar. Maalesef ki bizim toplumumuzda ‘saf sevgi’ kavramı tam anlamıyla oturmuş değil. Yaşanılan tüm ikili ilişkilerde beklenti ön planda olduğu için saf sevgiyi geçiyorum, sevgi bile ortada olmuyor.  

Bahsedilen yasak ilişkiyi yaşayan, toplumumuzda binlerce insan var. Bende seanslarımdan yüzlercesini tanıyorum biliyorum. Hatta bunların içerisinde o ‘ahlak bekçiliği’ yapan kişilerde mevcut.  Kendi özel hayatında her türlü (onlara göre) ‘ahlaksızlığı’ yapıp, yaşayıp dışarıda bir başkasında gördüğünde ise çamur atmak, saldırmak…  Neden saldırgan oluyoruz biliyor musunuz? Çünkü yüzde doksanımız mutsuz. Özel hayatlarımızda, sosyal hayatlarımızda sonuna kadar mutsuzluk içerisindeyiz. Ve bu mutsuzluk ruhumuza öyle bir işlemiş ki artık bunu normal olarak kabul ediyoruz ve yaşamaya devam ediyoruz. Hatta mutsuzluklarımızı anlatarak kendimizi daha iyi hissediyoruz.

Yüzde on kesiminde olan mutlu insanlar ise çoğunluğun içinde ezilmeye çalışılıyor. Yaptıkları şeyler, davranış biçimleri sahte geliyor, neden? Çünkü mutsuz insanların aslında yapmak istediği (ya da gizli kapaklı yaptığı) şeyleri  yapıyor ve göz önünde yaşıyor. Çünkü korkusu yok, çünkü risk almayı hayatı kalbine göre yaşamayı seviyor. Kırmış kabuğunu ve öz enerji ile yol alıyor. Öğretilen, dayatılan her türlü sözde ‘ahlak’ kurallarını kabul etmiyor.

Mutsuz insanların savunduğu ‘ahlak’ kavramı üzerinden yaşadığı durumlara bakacak olursak;

Evli değilsiniz ama bir şekilde ilişki yaşıyorsunuz ve yaşadığınız ilişkiye cinsel ilişkide eşlik ediyor.  Şimdi güzel arkadaşım; ben de o bahsettiğiniz ‘ahlak’ üzerinden sizi yargılamaya kalksam sabaha kadar konuşurum öyle değil mi? Nerede ahlak? Nerede toplum kuralları?

Evlisiniz ama bir başkası ile ilişki yaşıyorsunuz. Şimdi güzel arkadaşım; ben de o bahsettiğiniz ‘ahlak’ üzerinden sizi yargılamaya kalksam sabaha kadar konuşurum öyle değil mi? Nerede ahlak? Nerede evlilik kurumuna ve eşine olan saygı?

Evli değilsiniz ama evli bir insan ile gizli bir ilişki yaşıyorsunuz. Şimdi güzel arkadaşım; ben de o bahsettiğiniz ‘ahlak’ üzerinden sizi yargılamaya kalksam sabaha kadar konuşurum öyle değil mi? Nerede ahlak? Nerede evli bir insanın yuvasını yıkma üzerine olan katı kurallarımız?

Eşcinselsin ve bir ilişki yaşıyorsun. Şimdi güzel arkadaşım; ben de o bahsettiğin ‘ahlak’ üzerinden sizi yargılamaya kalksam sabaha kadar konuşurum öyle değil mi? Nerede ahlak? Erkek-erkeğe, kadın kadına yooook artık!

Bunları okurken bir tarafına dokundu değil mi? Dokunduysa zaten saldırganlaşacaksın ya da öfkenden ne yapacağını şaşıracaksın çünkü sende mutsuzsun! Bırak arkadaşım bunları, bırak! Kimse kimseyi yargılamasın –ki zaten böyle bir hakkımız yok-. Herkes nasıl mutlu oluyorsa, içinden kalbinden nasıl geliyorsa öyle yaşasın. 

Yargılamanın, saldırmanın, öfkelenmenin, çamur atmanın ne sana ne de karşındakine bir yararı ya da zararı olmayacak bunu aklından çıkarma. Sen çamur atarsın, öfkelenirsin ya da karşındakinin özel hayatı seni rahatsız eder.. tüm bu duygu durumlarının sana ve senin hayatına negatif etkisi vardır. Karşındaki insan zaten mutludur ve hayatını yaşamaya devam ediyordur.
Madem bu kadar tepki veriyorsun, otur o zaman önce kendi hayatını sorgula. O çok savunduğun ‘ahlak’ kavramını hayatının neresinde tam anlamıyla uyguluyorsun? 

 Sorgulaman için ben sana biraz yol göstereyim;

‘ahlak’ sadece ikili ilişkilerde değil, sosyal ilişkilerimizde de geçerlidir.

 Mesela, sevmediğin bir işte çalışıyorsun ve her sabah oflaya puflaya yatağından kalkıp negatif enerji ile işe gidiyorsun ve günü bitirmeye çalışıyorsun. Sonra piyasayı, koşulları, ya da diğer insanları suçluyorsun. Peki sana bu işi veren kişi açısından hiç düşündün mü? Evet ihtiyacın vardı ve o işe girdin ama seni işe alan işveren, sen oraya her gün lanet okuyarak negatif enerji ile git diye işe almadı seni. Ahlak nerede? Hak nerede? Nasıl oluyor da sana maaşını veren kişiye karşı ahlaksızlık yapıp negatif enerjin ile bulunduğun ortamı etkileyebiliyorsun?

Mesela; hayatınla ilgili almak istediğin bazı kararlar var, değiştirmek istediğin bazı noktalar ama bir türlü adım atamıyorsun. Neden? Çünkü çevren bastırıyor, ailen bastırıyor falan. E senin o güzel kalbini kim düşünüyor peki? Neden kendi kalbine ve isteklerine sahip çıkmıyorsun? Ahlak nerede?

Mesela; aile gibi kutsal bir oluşuma ne kadar sahip çıkıyorsun? Anne ve baban ile iletişimin ne kadar güçlü? Gün içerisinde; sevgiline mi daha çok zaman ayırıyorsun yoksa ailene mi? Yoksa seni bırakıp giden eski sevgiliye mi? Ahlak nerede?

Mesela; kutsal kitaplardan bahsediyorsun ama cumayı cumartesi gününe bağlayan gecelerde alkolün dibine vuruyorsun. Ahlak nerede?
Mesela; arkadaş çevrende sevmediğin insanların arkasından konuşuyorsun-dedikodu-. Ahlak nerede?

Mesela; 'ahlak' kavramından bahsediyoruz ya, durum ne olursa olsun karşında bir anne varken ona hakaret etmek!? ahlak nerede? Savunduğun ahlak bu mu?

Bırak arkadaşım, bırak kardeşim bırak! Önce, sen nasıl ve ne şekilde yaşamak istiyorsan o şekilde yaşamanın bir yolunu bul. Hayatın elinden kayıp giderken buna seyirci kalarak, sonrasında istediğin hayatı bir başkası yaşıyor diye öfkelenme, yapma! Kendini kurtar önce. Tabii bunun için kalbine yakın ol ve kendini anlamaya çalış.  İlla birisine saldırmak istiyorsan önce dön ve kendine bir bak, kendini sorgula.  Sonra herşey çorap söküğü gibi kendiliğinden gelecek inan buna.  Ne seni, ne beni, nede bir başkasını yargılamak kimseye düşmez. Derdin sadece kendinle olursa aydınlanır tüm dünyan. Sonra anlayış gelişir kalbinde, kendiliğinden! Dersin ki; bir başkası bunu yaşıyor evet ama içinde bulunduğu durumu bilemem, nasıl hissediyor bilemem, vardır bir bildiği der saygı duyarsın. Çünkü sende ‘saygı’ duyulmak istersin hayatında öyle değil mi?

Ve illa ‘ahlak’tan bahsedeceksek; hırsızlardan,  çocuk tacizcilerinden, kadına şiddet gösterenlerden, savaşlardan, insan ayrımından bahsedelim.  Geriye kalan her şey kalbin deneyimlemek istediği durumlar sadece.

Gelelim haberin ikinci kısımına;

Bir dönem Uçankuş ailesi ile çalıştığımı söylemiştim, bilenler de bilir zaten. Bir Erkek Bir Kadın programına konuk olarak gittiğimde başlamıştı Uçankuş ailesi ile olan yolculuğum. Ve bu süre zarfında orada bulunan insanlar ile tanıştım kaynaştım. Hepsi de birbirinden özel birbirinden güzel insanlar. Anıl Can Tanrıyar’ı da severim sayarım. Böyle bir haberi yaptıysa vardır elbet bir bildiği diyorum.

Haberin görüntüleme kısmında ise yine Uçankuş ekibinden arkadaşımız Tarık, elinde mikrofonu ile Gülben hanıma sorular soruyor. İlk etapta cevap vermeyeceğini söylüyor ve sonra sinirlenmeye başlıyor. Bu nokta da; insan en nihayetinde sinirlenebilir diye düşündüm ama ilerleyen dakikalarda, havaalanı çıkışında arkadaşımız Tarık’ın elindeki mikrofonu almaya çalışıyor ve ‘SEN NESİN SEN’ – ‘UÇANKUŞ MUSUN SADECE’ diye atarına devam ediyor. İşte tam da bu noktada şaşırıp kaldım ben. Sevdiğim, saydığım bir kadın son derece çirkin bir üslup ile magazinci arkadaşlarımızı tehditkar cümleleri ile yerle bir etmeye çalışıyor. Ben yine bu noktada; belki tehdit etmemiştir, o an’ın vermiş olduğu sinir ile hareketlerini ve cümlelerini kontrol edememiş olabilir diye düşünüyorum ya da öyle düşünmek istiyorum. Fakat en temelinde ne olursa olsun o arkadaşlarımızdan bir özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü o insanlar varsa şöhretli insanlar şöhret olabiliyor, o insanlar varsa sen bir şey olabiliyorsun. Onlar yoksa ‘şöhret’ adı altındaki herkes koca bir hiç.

Ve son olarak tekrar etmek istiyorum ki;

Özellikle evli insanlarla ilişki yaşayan insanlara bu kadar yüklenmeyin. O da bir insan ve içinde bulunduğu duygu durumu onu her yöne itebilir, her şeyi yaptırabilir. İçinde olmadığımız için bilemeyiz, anlayamayız.

Ayrıca evli insanla birlikte olan insanlar; -bu iki taraf için de geçerli- son derece aşk ve sevgi dolu olurlar. Bulunduğu evlilik hayatında, içindeki sevgiyi evli olduğu kişiye aktaramıyordur ( ya da başka sorunlar,durumlar vardır) ve bunu ortak frekans yakaladığı başka bir kişiye aktarabilir ki bu da çok normal ve doğaldır çünkü kalp hissettiklerini aktarmak ister. 


Ne olur ne olmaz, hani büyük konuşma başına gelir derler ya öyle işte. Sen yine de anlayışlı, yine de insana insan gibi davranmaya devam et. Ve tabii ki kendi kalbini de unutma! 

Bu blogdaki popüler yayınlar

AŞK RİTÜELİ

AŞK RİTÜELİ Merhabalar… Bugün, hayat kurtaran ritüellerimize bir yenisini daha ekliyoruz. Ritüele geçmeden önce şunu unutmayın ki bir başkasının enerji alanına o’nun izini, isteği olmadan asla ve asla müdahale edemeyiz. Gün içerisinde onlarca mesaj alıyorum eski sevgilimi geri döndürebilir miyiz? Hoşlandığım kişiyi kendime çekebilir miyim? Vb... Böyle bir şey mümkün değildir. Sadece aynı frekans boyutunda olduğumuz kişilerle etkileşim halinde oluruz. Mesela herhangi bir kişiyi düşündüğünüz zaman aradan çok kısa bir süre geçtikten sonra o kişiden telefon aldığınız oldu mu? Ya da bir mesaj, haber… Ve o kişiye söylediniz mi; aa ben de az önce seni düşünmüştüm. Ben arayacaktım ki sen aradın gibi durumlar… Ben oldukça fazla yaşıyorum bu durumları. Bu gibi durumların tek sebebi ise, iki kişinin aynı frekans boyutunda birbirine enerji göndermiş olması ve iki kişinin de alıcılarının bu duruma açık olması. Diğer türlü, siz bir kişiyi düşünürken o kişinin aklının bir köşesinden ...

SINAV VE MUCİZE RİTÜELİ

Merhabaaaaa :) Hayat Kurtaran Ritüellerimize sizlerin isteği üzerine iki yeni ritüel ekliyoruz.  Bunlardan bir tanesi hayatımızda mucize yaratmak için ( mucize ile ilgili daha önceden farklı bir ritüel paylaşmıştım) diğeri ise sınavlarla ilgili. SINAV RİTÜELİ Kazanmak istediğiniz sınavlar için yahut atama bekliyorsanız bu ritüeli kullanabilirsiniz. Yapmanız gereken şey; Kendinize küçük bir mektup hazırlıyorsunuz. Mektuba atanmak istediğiniz yeri, ya da kazanmak istediğiniz sınavın başarı sonucunu (şehiri ya da bölümü) sanki kazanmışsınız yahut atanmanız gerçekleşmiş gibi yazın. Mektubu resmi dairelerin ağzından kendinize yazıyormuş gibi yazmanız gerekiyor. Örneğin; Sayın CAN PERİMCEK, şu şu şu tarihte bilmem ne sınavından bu bu bu notu aldınız ve atamanız şuraya ya da buraya gerçekleşmiştir yahut xxx okulunu kazandınız. TEBRİKLER! Mektubu yazdıktan sonra zarfın içine koyuyorsunuz ve kargoya gidip mektubu kendinize gönderiyorsunuz. Evet doğru okudunu...

Bereket Çeki Ritüeli

Bereket Çeki Ritüeli Günlük hayatınızda rahatça kullanabileceğiniz ve benim de çok sık kullandığım bir ritüeli paylaşacağım sizlerle. Ritüelin ismine ‘ Bereket Çeki ‘ dedim çünkü bu ritüeldeki amacımız genel bereket hayatımızdan ziyade acil para ihtiyacımız odaklı olacak. Ödenmesi gereken faturalar, acil ihtiyaçlar, gecikmiş kira, taksitler vs. var ama nakit paramız yok. Bu durumdaki çözümümüz kendimize torpil geçmek olacak. Yapmamız gereken tek şey ise ihtiyacımız olan miktarı kendimize çek olarak yazmak. Şöyle ki ; İnternetten boş çek örneklerine bakabilirsiniz ya da bir kağıda ( ben bunu kullanıyorum ); sol üst köşeye paranın gelmesini istediğiniz zaman aralığı, sağ  üst köşeye isim soy isim, ortaya ihtiyacınız olan-istediğiniz para miktarını , sol alt köşeye parayı nasıl almak istiyorsanız onu ( nakit ya da hesabıma istiyorum gibi )  yazıp sağ alt köşeye de imzanızı atıyorsunuz. Daha sonra bu çek kağıdınızı cüzdanınızda taşımaya başlıyorsunuz ve –olmuş...